23 Haziran 2010 Çarşamba

Ben de istiyorum bu fikirden!


Arkadaşlar bakar mısınız çamaşır makinasının yanındaki çamaşırlığa: koyu renkler, açık renkler ve beyazlar için ideal değil mi?


Aslında çok fazla yer kaplamıyor, yani benim kullandığım sepetle neredeyse aynı boyutta. Fskat beim sepetim dolabın kapağında takılı olduğundan bu hale dönüşmesi imkansız.


Bir de bu dolaptan çıkan ütü masası fikrini çok sevdim, toplamak zorunda değilsiniz, dolabın kapağı kapandı mı tamamdır:)) Ne rahatlık ama!

21 Haziran 2010 Pazartesi

Hafta Sonu...


Dün Eskişehir'e bir düğün için gittik, bu sabah erkenden yola çıktık ve işe geldim, düşünün bu gün nasıl sürünerek çalıştım. Kafamda birkaç soruyla...
Düğünler duyguların ne kadar yoğun yaşandığı yerlerdir bilirsiniz, acaba katılanlar bu duyguları tekrar tekrar yaşamak için mi desteklerler düğünleri, yoksa evliliğe heyecanlı bir başlangıçla değer verdiklerini mi göstermektir amaç?? Hiç çözemediğim bir durum!

18 Haziran 2010 Cuma

Öyle Bir Yer Olmalı ki!


Bazen-eskiden olmazdı-öyle bir yer olsun istiyorum ki sadece ben olayım, kimseyi görmeden kimse de beni görmeden, herşeyi başka yerde bırakıp huzuru buldum deyip uzanayım, kafamdaki sesler, çelişkiler, bastırmalar da olmasın orda...
Bir şey istemeyip, beklemeyeyim de.

Canım sıkıldı deyince bir arkadaşım derdi ki: "Sıkıntı insanın içindedir!"

Uğraştığım bu saçmasapan şeyler kurtarabilir mi beni? Bulunur mu bana da böyle bir yer??
Yoksa büyütür müyüm kurtulamadıklarımı senebesene...

15 Haziran 2010 Salı

Portobello 22


Haftasonu ağaçların artasına oturdum ve şimdiye kadar okuduğum en güzel hikayelerden birini okudum: Portobello 22. Yekta Kopan'ın Bir de BAktım Yoksun kitabındaki bir hikaye. Aşağıda Yekta Bey'in hikayeyi yazarken kendi not defterine hikayenin başlangıcıyla ilgili aldığı notlar var:

George Orwell’in evinin tam karşısında, kaldırımda oturuyorum. Sigara içiyorum. (Merak etme baba, izmaritleri yere atmıyorum; sırt çantamda kapaklı bir kül tablası var. Kapağında Van Gogh’un Sarılı Kulağıyla Otoporte’sinin olduğu teneke bir kutu aslında. Courtauld Gallery’nin yakınlarındaki küçük bir hediyelik eşya dükkânından aldım; Renoir, Manet, Monet, Degas, Gaugin, Cézanne, Toulouse-Lautrec’in tablolarıyla sarhoş olup Van Gogh’un buzmavisi gözlerinin karşısında, kıpırdaması yasaklanmış sokak pantomimcisi gibi durduktan sonra, galerinin sıcak koridorlarından yağmurlu bir akşamüstüne çıkmış, koşarak girmiştim o dükkâna. Buzmavisi gözlerin tezgâhın hemen önündeki ucuz hediyeliklerin birinin üstünde, bir teneke kutunun kapağından bana baktığını görünce düşünmeden ödemiştim parasını Pakistanlı satıcıya.) İşte şimdi de elimde o teneke kutu var; Van Gogh kesik kulağıyla kül tablası görevi görüyor. İyice doldurup bulduğum ilk çöp tenekesine boşaltıyorum, sonra da kâğıt mendille içini temizliyorum. Sevmiyorum sigaranın kokusunu ama içiyorum işte. Sigaradan sıkılınca pipomu dolduruyorum; iki tane Canadian pipo var çantamda. Birini sen vermiştin, hatırlıyor musun? Sigaram bitince belki onu doldurur, bir yarım saat daha otururum burada. Orwell’i düşünürüm. Bu mavi panjurlu, mavi badanalı evin kapısından çıktığı bir anı, elinde ham deriden çantası, bu dar pencereli, bol çiçekli evden çıkıp BBC’ye gidişini hayal ederim. Defterim de yanımda, merak etme, hayallerim coşarsa notlar da alırım.

(ALINTIDIR)"Atmosferik Rahatsızlıklar"

Biraz yağmur, biraz bulut, biraz Haziran...

Döndüm ve onu gördüm, mutfak pervazının altındaydı. Benim gömleğimi ve Rema’nın oğlan çocuğu şortunu giymişti, kalçası hafiften içeri göçüktü, tek eliyle o kızıl kahve eniği -köpeği- tutuyordu. Yürüyerek yanımdan geçti, ocağın yanındaki tezgâha yaslandı. Rema oraya yaslanmayı hep sevmişti, tam da böylece sıcağı hissedebiliyor ve de çaydanlığın ıslığı tam anlamıyla başlamadan ocağı söndürebiliyordu. Herhalde bu yaslanışın hatırına, eniğe rağmen, usulca kendimle tartışmaya başladım: o Rema olmalı. O Rema olmalı. Her zaman yaptığın gibi bu Rema’ya inan. Ona bak. Bir önceki güne göre cidden daha mı tuhaf? Saçlar, gözler, hafiften güvercini andıran ayaklara doğru uzanan uzun bacaklar. Başka kim olabilirdi ki? Her zaman yaptığın gibi bu Rema’ya inan.
...

Başımın ağrısı sersemletici bir noktaya ulaşmıştı, bu yüzden donuk mavi fayans zemine oturdum. O kadının ayaklarının dibinde oturuyordum. Ayak tabanı boyunca uzanan o mavi damara baktım. Tıp eğitimim sırasında bir ara, sık sık kan almak ve damar yolu açmaktan dolayı, gözlerim istemim dışında, damarların yerini saptamak üzere dört dönerdi. Elleri, ayakları, bilekleri, dirsek kıvrımlarını araştırırdım, uzanıp parmağımın ucunu bu damarlara koymamak ve kanın akışını hissetmemek için kendimi zor tutardım. Kanımız içimizde yaşayan bir hayalet gibidir, içimizde -kanımız, karaciğerimiz, aşklarımız gibi- bize danışmadan kendi işine bakan bir şey taşıyoruz. Rema’nın ayağındaki o damara dokundum. En azından bu ayağın gerçekten Rema’nın ayağı olduğunu söyleyebilirdim sanırım. Ya da belki de değildir. Ya da belki de, bütün ayaklar, zihnimde, Rema’nın ayağının birazcık farklı bir haline dönüşüyor. Rema’nın ayağı bütün bir Rema gibi; sadece ayağı onun bir bütün olarak kafamda yeniden canlanması için yeterli geliyor.
Bilmiyorum, o sırada kafam çok karışıktı.
(Atmosferik Rahatsızlıklar; Rivka Galchen. Çeviren: Hira Doğrul.)

14 Haziran 2010 Pazartesi

10 Haziran 2010 Perşembe

Aşçı Şapkası Yapımı


Özellikle mutfakta size yardım etmeyi seven çocuklarınız için son derece keyifli olacağını düşünüyorum. Haftasonu deniycem. Daaha ayrıntılı bilgi için buradan!


Nasıl çok keyifli değil mi?

8 Haziran 2010 Salı

Yaz Kombinleri


Çok beğendim ben bunları, almak isterseniz adres şurası!
Nasıl beğendiniz mi?

Yatak Odalarına Girdik:)


Yatak odalarına girmişken oturma odasına da bakalım dedik:)

Görüyoruz ki en önemli şey gün ışığı, bol aydınlık bir odada olmak gibisi var mı?
hgtv

3 Haziran 2010 Perşembe

2010 Yazının Gözdeleri


Arkadaşlar bu aralar kendimi modasal mevzularda ahkam keserken görüyorum, kaptırdım da gidiyorum:) Yazın etkisi sanırım, bunlar da 2010 yazının gözdeleri, Elele'den...

Jennifer Hawkins'in Saçları


Saç rengi harika ve ne kadar parlak değil mi? Ünlülerin "saçlarımı yıkadım ve çıktım sadece" havasına bayılıyorum. Tabi bir dolu saç kremi ve bakımdan sonra elektriklenmeyen saçlar böyle güzel duruyor diye de haset edeyim:))

Plaj Modası ve Gwen Stefani Tarzı


Bu yıl plajlarda da tek omzu askılı mayolar moda, mayo yeniden moda. Puantiyeler, nude rengi ve mayokiniler...
Bir de Gwen Stefani 'nin tarzına bakalım, yine kendine has,deli deli:)

2 Haziran 2010 Çarşamba

Gisele Style


Günlük yaşantısında gayet mütevazi ve salaş dolaşmayı seven Gisele işin içinde bir iş varsa ne kadar da değişiyor.

1 Haziran 2010 Salı

Çocuklar İçin Boyun Yastığı


Bu aralar hamaratlığım üzerimde:)) Bunu da yapmayı deneyeyim diyorum.


Bu muhteşem fikri ve detaylarını merak ediyorsanız Tık tık!